Sanki bir yerden düğmeye basılmış gibi art arda toplumun sinir uçlarına dokunacak sözler söylendi. Fikri Sağlar “Başörtülü bir hakim bana karşı adil olamaz.” diyerek kapanmış bir yarayı tekrar kanattı. Oysa adaleti talep etmek için önce kendimizin adil olması, insana ve insanın inancını yaşama hakkına saygı duyması gerekmez mi? Bu sözler ayrımcılık değil mi?
İlker Başbuğ “Adnan Menderes erken seçim kararı alsaydı asılmazdı.” diyerek iktidara bir nevi gözdağı verdi. Onun böyle bir açıklama yapıp ülkeyi germeye ne hakkı var? Başbuğ gitsin ağlama duvarına ağlasın!
Sözcü Gazetesi Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesini “felaket” olarak tanımladı. Toplumun ekseriyetinin memnuniyetle karşıladığı bir olayı felaket olarak niteleyip haber yapmanın insanımızı ne duruma getireceği bilinmiyor mu? Biliniyor tabii ki, acaba milletin galeyana gelmesi mi isteniyor?
Can Ataklı ise öyle sözler söyledi ki, biz dünyayı sömüren ve kan gölüne çeviren, şuan iç karışıklık yaşayan ABD için bile o sözleri söyleyemiyoruz. Oysa aynı Can Ataklı zamanında sabah gazetesi genel yayın yönetmeniyken askerler tarafından nasıl kandırıldığını “Komutanım bunlar doğru değil, bunlara kim inanır? Bunları neden manşetten veriyoruz?” dediğini ve komutandan “Sen manşetten gir gerisine karışma.” karşılığını aldığını ve yalan manşetler attığını, o manşetlerin bir partinin kapatılmasına gerekçe olduğunu itiraf etmişti. Demek ki “Huylu huyundan, soysuz soyundan vaz geçmiyor!” diyenler boşa dememişler.
Acaba Biden’ın ABD Başkanı olduktan sonrasına zemin hazırlamak için durumdan vazife mi çıkarıyorlar? Hatırlayalım Biden “Seçimleri kazanırsam Türkiye’de muhalefeti destekleyip iktidarı indireceğiz.” demişti. Şayet öyle ise muhalefet yanılıyor. Türk milleti, Türk ve Müslüman düşmanlığını her fırsatta dile getiren Biden’dan gelecek bekleyen işbirlikçilere asla pirim vermez.
Boğaziçi Üniversitesi rektör atamasına gösterilen tepkileri organize edenlere bakılırsa bizi sıkıntılı bir süreç bekliyor. Devlet imkanlarıyla faaliyetini sürdüren üniversitenin devlet düşmanı gibi ayaklandırılması manidar değil mi? Sanki bu zamana kadar Türkiye’de bütün rektörler liyakat ön planda tutularak görevlendirilmiş gibi liyakatten bahsediyorlar.
Ak Parti’den önce de atamalar ideolojik oluyordu şimdi de öyle oluyor. O zaman sistem farklıydı üç adaydan birini Cumhurbaşkanı atıyordu ama bin oy almış birini değil de bir oy almış adayı bile atayabiliyordu. O günlerde sessiz kalanlar bugün liyakat diye ortalığı yıkıyor.
Demokrasi böyle bir şey değil. Zamanında hukuksuz, dayanaksız zulümlere alkış tutanlar bugün yasalara uygun yapılmış rektör ataması için terör örgütü marşı eşliğinde devlete meydan okuyor.
Zaten üniversitelerimizin durumu ortada değil mi? Ne üretmişler? Ya da hangi üretimleriyle gündeme gelmişler varsa yoksa ideolojik meseleler yüzünden gündemdeler.
Türkiye’nin en iyi üniversitesi olmak tabii ki önemli ama nihayetinde dünyada ilk yüz üniversite içinde yerimizi alamıyorsak neyleriyle övünüyorlar anlamıyorum.
Görünen o ki, Türkiye’yi karıştırmak için her şey yapılacak. Herkesin sağduyulu olup tahriklere kapılmaması gerekir. Aksi halde önümüz sıkıntılı günlere gebedir…